Sayfalar

31 Ocak 2012 Salı

Hırsız Maceralarım

Bugüne kadar birden fazla kez hırsızlık macerası yaşadım, ama bende en derin izler bırakanı, 2001 senesinde üniversite 2. sınıfta okumakta iken yaşadığım, o günden bugüne içimde yer etmiş olan ikinci hırsız maceramdır. O dönemde büyük olay yaratmıştı arkadaş ve akraba çevresinde. Halen yeni tanıdığım insanlara da lafı açılırsa anlatıyorum bu ibretlik hikayemi. Her anlattığımda yüzlerdeki o şaşırma, hayret ve dehşet ifadesini izlemek, "aman tahtalara vuralım", "horoz kestiniz mi?", "verilmiş sadakan varmış" gibi cümleleri tekrar tekrar duymak benim için artık bir hobi haline geldi. İşte o yüzden hırsız maceraları yazı dizime ikinci ve en büyük maceramdan başlıyorum. İleriki zamanlarda birinci, üçüncü ve dördüncü hırsız maceralarımı da anlatacağım.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Pasta Görünümlü Patates Salatası

Yine iş yerimden arkadaşımın vermiş olduğu bir tarif bu. Bilindik patates salatalarıyla alakası olmaması nedeniyle cidden her göreni çok şaşırtıyor. "Pastaya gerek yoktu, biz tatlı almıştık" diyorlar. Hayır diyorum, o patates salatası!

Ancak bu salatayı yapmanın tek bir şartı var: o da Tupperware'in "prenses tacı" ürünü. İşte ben bu kalıbı tarifi veren arkadaşımdan ödünç almıştım. (Ürünü görmek için buraya tıklayabilirsiniz.)

Pirinç Pilavı Pişiren Her Şeyi Pişirir

Anneannem derdi: pirinç pilavını iyi pişirebiliyorsan her şeyi pişirirsin. Dolayısıyla, çalışma hayatından yemek yapmaya vakit bulamasam da inanıyorum ki her şeyi iyi pişiririm.

Aile içinde nam salan, yılların mutfak ustaları annem ve teyzemin bir kenara geçerek bana yaptırdıkları pilavımın tarifi ve püf noktaları.. Ancak bazı malzemeleri göz kararı koyduğumdan birebir gramajını bilemiyorum maalesef.

Nefis Peynirli Kek

İşyerinden çok yakın bir arkadaşımdan aldığım bir tarifi paylaşmak istiyorum. Son derece pratik ve çok beğeni toplayan yumuşacık, leziz bir kek.. Eve çaya veya brunch’a gelen misafirlere ikram etmek için birebir, ancak misafir olmasa da mesela pazar sabahları kahvaltı için pişirip gün içerisinde yanında çay ya da meyve suyuyla atıştırmalık olarak da tüketebilirsiniz, hatta ben yaptığım zaman sabahları işe giderken kendime kahvaltı olarak bir dilimini götürüyorum.

Samoyed

Köpekleri seven, gördüğü anda üstüne atlayan ama çeşitli nedenlerden ötürü (bahçeli bir evin olmaması, bütün gün apartman dairesinde yalnız duracak köpeğin çekeceği/sahibine çektireceği sıkıntılar, komşulardan gelebilecek şikayetler, köpek ile tatil yapmanın zor olması, station wagon araba almak zorunda olunması vs.) bir köpek edinemeyen herkesin mutlaka favori bir köpeği vardır. İşte benim de favorim, Samoyed: Sibirya kökenli bir kızak köpeği.


27 Ocak 2012 Cuma

Tiramisu

İtalyanca'dan birebir çevirildiğinde "beni yukarı çek" anlamına gelen moral yukseltici tatli Tiramisu'yu üniversite son sınıf öğrencisiyken finallere hazırlandığım dönemde kuzenimin eşi, bana moral olsun diye hazırlayıp ikram etmişti.. Büyük bir zevkle yemiştim, tabi kendisinden tarifini de almayı unutmamıştım. Bu müthiş deneyimin üzerinden geçen 10 sene içinde arkadaşlarıma, misafilerimize, hatta beni istemeye geldikleri gün kayınvalidemlere olmak üzere onlarca kez hazırladım, yiyen bir daha yedi, tarifini de istemeyi unutmadı.

Barselona Gezi Rehberi


1999 yılında lise son sınıfta bir okul gezisi sırasında 2 günlüğüne görme şansı bulduğum Barselona, o geziden tam 11 sene sonra benim için bir balayı mekanı haline dönüştü. Tabii bu durum bazı arkadaşlarıma garip geldi, Temmuz ayında yapılan bu balayında deniz-kum-güneş üçlüsü yerine uçak-metro-tabanvay üçlüsünü sıkça kullanıyor olmamız şaşkınlık yaratmıştı. Ama Barselona'yı karış karış tekrar gezebilmek için bulunmaz bir fırsattı bu 1 haftalık tatil. Ne bayram ne seyran, uçaklar bomboş, rötarlar, gecikmeler olmadan gayet rahat bir şekilde tamamladık bu yolculuğu. Biz halimizden oldukça memnunduk.

Gitmeden belki de aylar öncesinde Google Earth'i hatmettik ve bilimum haritalar indirdik. Ama en çok da Barcelona Turisme sitesinden yararlandık. Bir de Barselona'da La Rambla caddesindeki bir gazeteciden 9,9 €'ya satılan bir tane Barcelona Guide aldık ki resmen tüm gezimiz sırasında başucu kitabımız oldu. Görülmesi gereken tüm turistik yerleri ve hangi metro hatları ile gidildiğini gösteriyordu.

Havaalanında THY'nin indirdiği terminalden diğer terminale (havaalanında 2 tane terminal var, uçak şirketlerine göre ayırmışlar ve araları olduça uzak) ring otobüs servisi var, ona binmeniz gerekiyor. Zaten terminalin içerisinde bavulunuzu aldıktan sonra "ring" kelimesini anlatan okumsu işareti ve otobüs amblemini (T2->T1) göreceksiniz. İşte bu ring servisiyle gittiğiniz T1 terminalinden hemen şehir içine metro kalkıyor, biz ona binip otelimizin önünde indik. Dönüşümüzde de aynen bu yöntemle gittik havaalanına. Burada bilmeniz gereken tek şey, otelinize en yakın olan metro istasyonunun hangisi olduğu. Gerisi cidden çok basit.

Sants-Montjuïc bölgesinde, turist rehberi bir arkadaşımın da tavsiyesiyle, Gran Torre Catalunya otelinde kaldık. Otelin dibinde Sants Estació (Sants İstasyonu) adında İstanbul'un Haydarpaşa garı gibi bir tren istasyonu vardı. Oradan hem şehir içi metrosuna, hem de başka şehirlere gidilebiliyor (normal trenler ve hızlı trenler vs.). Bu iş tabi ki bizim çok işimize yaradı, her yer ayağımızın altında olmuş oldu. Otelimizden de oldukça memnun kaldık, hele ki sabah kahvaltısında 23. kattaki roof'undan görülen manzara inanılmazdı.






Otelimizin hemen altında bizim Migrosvari 2 katlı Esclat adında bir süpermarket vardı, su, meşrubat, şampuan vb. bütün ihtiyaçlarımızı oradan ucuza karşıladık. Dönüşte de oradan birkaç hatıra getirdik yanımızda.










Barselona'da çok gelişmiş bir metro ağı var, (benim yararlandığım metro haritasını buradan da görebilirsiniz) bütün Barselona'yı kaplıyor, ana hatlar kırmızı, sarı, mavi gibi renkler ile ayrılmış (L1-L2-L3 vb.) durumda.

Bir metro durağına gittiğinizde durak listesine bakınca hangi duraktan hangi renkteki metroya aktarma yapabileceğinizi göstermişler. Ayrıca her yerde oklar ve göstergeler var, dolayısıyla bizim gibi sıfır tecrübeyle her yere inanılmaz rahat şekilde hiç kaybolmadan gidebilirsiniz. Öyle organize etmişler ki birini durdurup acaba şuraya nasıl gideriz diye sorma şansınız bile kalmıyor. Mesela eklediğim fotoğraflarda da görüldüğü üzere tabelalar oldukça açıklayıcı. Bu arada metro içerisinde yürürken sıkça göreceğiniz "sortida" kelimesi Katalanca olup "çıkış" anlamına geliyor. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, metro durakları diğer Avrupa ülkelerine kıyasla oldukça yeni, ışıl ışıl ve rengarenk. İnsanın içine sıkıntı vermiyor, her yer aydınlık, düzenli ve tertemiz. Şehir içi ulaşım için ise havaalanından 5 gün sınırsız kullanımlık Barcelona Card aldık, parayı peşin ödeyip daha sonra metro, otobüs, teleferik vs. hepsinde bu kartla yolculuk edebiliyorsunuz. Hoş, biz metro dışında genelde başka hiçbir şey kullanmadık, çünkü bütün önemli yerlerin hemen dibinde bir metro durağı konulmuş. Bu kartları (2-3-4-5 günlük çeşitleri var) Barcelona Turisme gişelerinden (havaalanında ve büyük meydanlarda-Katalonya meydanı vs.) alabiliyosunuz (internet üzerinden de satın alınabiliyor). Barcelona card 2 günlükten başlıyor, eğer tek seferlik ya da tek günlük bir bilet alacaksanız metro duraklarının içinden kiosk gibi yerlerden peşin para ya da kredi kartınız ile bilet satın alabilirsiniz. Biz son gün 5 günlük kartımızın süresinin dolması sebebiyle kredi kartımızla buradan tek kullanımlık bilet satın aldık. Ayrıca her kioskun başında bir görevli var, yardımcı oluyor. Kredi kartını dualar eşliğinde kullandık, Allahtan bir kopyalama vs. falan olmadı.

Öncelikle mutlaka görmeniz gereken yerleri kısaca belirtmek istiyorum:

1- Bitmeyen kilise olarak da adlandırılan: La Sagrada Familia. 1926 yılında ölen Gaudi'nin göz alıcı eseridir. Kendisi öldükten sonra, inşaatı halen halktan toplanan paralarla devam etmektedir. Ancak tabi kanımca bu devam eden inşaat biraz da turistik gayelerle devam ediyor, içeride bir sürü inşaat işçisi, alet ve ekipman var, matkap sesleri falan yükseliyor ama sanki sadece görüntüde böyle izlenimi verdi bize. Eşim, bir işçinin oturup sadece mermerleri silmekte olduğunu görmüş. Ama ne olursa olsun dıştan ve içten kilise muhteşem, cidden hayranlık uyandırıcı-özellikle de içine girdiğinizde başınızı yukarı kaldırdığınızdaki manzara. Internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz. Ulaşım: L5 mavi hat - Sagrada Familia durağı.


















2- La Rambla. Kanımca Barselona'yı Barselona yapan caddedir. Yaklaşık uzunduğu 1,2 km. olup Katalonya meydanından limana kadar uzanır. Çok işlek, her daim kalabalık ve canlı bir caddedir. Bu arada tabi bu cadde üzerindeki cafelerde oturup bir bira yudumlayayım derseniz, 70 cl.lik bir bardağa 16 € gibi uçuk bir para bayılmanız gerekebilir. Bizim başımıza geldi, o yüzden uzak durmanızı tavsiye ederim. Cadde üzerinde bir sürü hediyelik eşyacılar da bulunuyor, burada 3 tane buzdolabı magneti 10 € civarında. Ama Barselona'nın genelde pahalı bir şehir olmasından hareketle daha ucuzunu da bulmak için çok çaba sarfetmeyin. Rambla caddesinin sağında ve solunda bulunan sokaklara mutlaka sapmalısınız, buralarda birçok yemekçi, cafe, müze, kamu binaları, meydanlar vs. var. Özellikle de deniz tarafına aşağıya inerken solunuzdaki sokakları tavsiye ederim. Burada bulabileceğiniz meydanlardan birisi de Plaça Reial. Bu ferah meydanın tam ortasında bulunan fıskiyeden akan şırıl şırıl su eşliğinde kahvenizi/biranızı yudumlayarak dinlenebilirsiniz.

La Rambla üzerinde bir çok sanatçı var, bazıları kara kalem resim yaparken, bazıları da çeşitli kostümler giyip sfenks gibi duruyor. Önündeki kasesine para atmanız halinde hareket ediyorlar, sizinle foto çektiriyorlar.

Ulaşım: L3 yeşil hat - caddenin başı için Catalunya durağı, caddenin ortası için Liceu durağı. Bu güzel caddenin sonunda sırasıyla 1881 yılında yapılan Kristof Kolomb anıtı (Mirador de Colom), Maremagnum alışveriş ve eğlence merkezi ve Akvaryum (giriş ücreti 15€) bulunuyor. Maremagnum'u sağınıza alarak yoldan düz devam edince birkaç yüz metre ilerde Port Vell marina ve akabinde Barceloneta plajını göreceksiniz (Plajla ilgili izlenimlerimi yazımın ileriki kısımlarında ayrıca belirteceğim). Buraları da mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Fotoğrafta da görüldüğü üzere her yer oklarla açıkça gösteriliyor. Kaybolmak yok!



3- La Rambla üzerinde meşhur Mercat de la Boqueria. Burada manavlar, kasaplar, balıkçılar ve şekerlemeciler var. Kasapların hepsi bayan ve oldukça iriyarılar. Markette dilimlenmiş taze meyveleri mutlaka yiyin, sıkılmış taze meyve sularını için. Meyve ve sebzelerin muhteşem sunumlarını mutlaka fotoğraflayın, hem midenize hem de gözünüze ziyafet çekin. Buranın içerisinde bir de meşhur ve çok tavsiye edilen bir tapas bar var ki, onun da ismi Pinotxo Bar.






4- Boylu boyunca dünyaca en meşhur markaların mağazalarını barındıran (Armani, Louis Vuitton, Hugo Boss vb.) Passeig de Gracia caddesi ve bu cadde üzerindeki Antoni Gaudi'nin muhteşem eserleri: Unesco Dünya Mirasları listesinde yer alan 1906 yılı yapımı Casa Batlló ve 1910 yılı yapımı Casa Milà (La Pedrera). Bu caddeye Katalonya Meydanından yukarıya doğru dümdüz yürümek suretiyle 10 dakika içinde ulaşılabilir. Yürümek istemeyenler için ulaşım: L3 yeşil hat ve L4 sarı hat - Passeig de Gracia durağı. 










5- Yine Gaudi'nin tasarım harikası eseri Park Güell (pasta evler) ve içerisindeki Gaudi müzesi. 1900-1914 tarihleri arasında, varlıklı kişilerin oturması için yapılan bu evler daha sonra park olarak kullanılmaya başlanmış. Rengarenk kırık porselen parçalarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Benim bildiğim kadarıyla (lise gezimizde öğretmenimiz anlatmıştı) bir kamyon içerisinde taşınmakta olan bu porselenler yolda bir trafik kazasında paramparça olmuş ve sonra Gaudi tarafından değerlendirilip bu parkın yapımında kullanılmış. Bu parkta Barselona'nın simgelerinden biri olan mozaikten yapılmış kertenkeleyi de görebilirseniz. Park çok orijinal, yamuk ama simetrik sütunlardan oluşuyor. Muhteşem bir de manzarası var, tüm Barselona ayaklar altında. Gaudi müzesi ise aslında Gaudi'nin bir zamanlar yaşamış olduğu evi. İçerisinde de kullanmış olduğu bir takım eşyaları muhafaza edilmiş. Tabii bu eşyalar da orijinallikten nasiplerini almışlar, banyosundaki klozeti bile görülmeye değer. Buraya gitmek için L3 yeşil hat - Valcarca metro durağında inip 15-20 dakika yürümek, daha doğrusu yokuş yukarı tırmanmak gerekiyor. Bu tırmanışta dik sokaklarda yürüyen merdivenlerden yukarı çıkıp daha sonra da parkın içine doğru tekrar bir yürüyüş yapmak gerekiyor. Mümkünse çok sıcakta gitmeyin, ya da giderseniz su, şapka, spor ayakkabı vs. mutlaka yanınızda bulundurun. Biz bu yürüyen merdivenlerin bulunduğu sokağı bulmak için yolda tamirat yapan işçilerden yardım almıştık, çünkü metrodan inince direkt burayı gösteren bir ok yoktu. 











6- Barceloneta - Barselona'nın halk plajının bulunduğu bölgedir. La Rambla'dan aşağıya yürüyerek sırasıyla Kolomb Anıtı, Maremagnum alışveriş merkezi ve Portvell'i (marina) geçerek yaklaşık 15 dakika içerisinde buraya varabilirsiniz. Biz temmuz ayında gittiğimiz için plaj oldukça kalabalıktı, her ne kadar pasaportların çalınma korkusu yüzünden denizine sadece ayağımı sokabildiysek de, su oldukça güzel ve temiz görünüyordu. Bu arada plajda üstsüzlerin yanısıra üstsüz+altsız'ları da gördük. Oldukça rahat bir şekilde, ayaklarını deniz tarafına değil, kara tarafına doğru vererek yoldan geçenlere orijinal görüntüler sergiliyorlardı. Barceloneta ile ilgili bir diğer nokta da, burada içilen sangria ve yenilen paella'ların Barselona'nın diğer mekanlarına göre nispeten daha lezzetli ve ucuz olduğu yönünde. Barselona gezimizde toplam 3 kere deniz mahsüllü (malum Barselona'da deniz mahsülü bolluğu ve ucuzluğu var) paella yedik ve her seferinde daha bol malzemelisi ve duyurucusu önümüze geldi. İşte bu 3. altın vuruşumuzu Barceloneta'daki El Rey De La Gamba isimli restoranda yaptık (Restoranların bulunduğu hat, Karaköy'deki balık restoranlarına benziyor, hepsi aşağı yukarı aynı dizaynda ve kalitede, sıra sıra dizilmiş vaziyette). Biz ki eşimle önümüze konan tabağı silip süpüren insanlarız, bu restoranda ortaya ne söylediysek yarısını yiyemedik.. Patates kızartması, kalamar ve bir adet 2 kişilik paella söyledik ama o kadar dev porsiyonlarda getirilmişti ki midemiz patlama konumuna geldi ve yarıda kesmek zorunda kaldık. Ama gelin görün ki fiyatları da çok uygundu. Plajdan görünen binanın adı ise W Hotel. Plaja ulaşım: L4 sarı hat - Barceloneta durağı.







7- FC Barcelona -Camp Nou. 1957 yılından beri Efsane Barça'nın yuvası. Avrupa'nın en büyük stadı, tam 99bin kişilik. Giriş ücreti biraz pahalı idi (20 € civarı) ve oldukça uzun bir kuyruk vardı ama süper bir tur atıyosunuz stadın içinde. Önce müzeye giriliyor, daha sonra sırasını hatırlamıyorum ama soyunma odası, mini kilise, sahanın içi (az bişey de olsa çimlere ayak basma ihtimaliniz var), yedek kulübesi (oturup foto çektirebilirsiniz), seyirci tribünü, basın tribünü gibi yerlere bizzat temas edebiliyorsunuz. 





Gerçekten benim gibi futbol sevmeyen birisi için bile büyüleyici bir atmosfer. Turun sonu sizi Barça'nın mağazasına atıyor ve alışveriş çılgınlığı işte o an başlıyor, olan kredi kartı ekstresine oluyor. Ama değer mi derseniz, bence değer. Ulaşım L3 yeşil hat - Maria Cristina durağı. (Duraktan inince yaklaşık 15 dakika yürümeniz gerekiyor, yolda yürürken tabelalar mevcut)


8- Barselona'ya gitmişken görmeden dönmemeniz gereken son yer ise Figueres şehrindeki muhteşem Salvador Dali Müzesi. Maalesef bu gezimizde gidemedik ama seneler önceki ziyaretimde burayı görme şerefine erişmiştim. Çok etkileyici, dahiyane eserler, şaşırtıcı tasarımlar.. Sants Estacio tren garından bu şehire trenler kalkıyor, 1,5 saat sürüyor. Tarifesini garın içerisinden temin edebilirsiniz. Haftaiçi ve haftasonu tarifesi ayrımına dikkat!




İlginizi çekebilecek diğer yerler-ki biz vaktimizin bolluğundan gittik, gördük ve çok beğendik:
 
Museu de Historia de Catalunya. Katalonya Tarih Müzesi. Barceloneta plajına giderken solunuzda kalıyor, port vell'e gelmeden bir sokağın içerisinde. Tarih müzesi olayı kulağa sıkıcı gelebilir ama içerisi çok interaktif. Tarihteki önemli olayları somut hale getirip önünüze koymuşlar. Orijinal.



Catedral de Barcelona. Barselona Katedrali. Mini etekli, şortlu ve göğüs dekolteli şekilde içeri almıyorlar. Kapının girişinde tanesi 5€ dan eşarp satılıyor.

Museu de Cera. Balmumu Müzesi. La Rambla' dan aşağı inerken solda sokağın içinde. İçerisi çok büyük ve bazı yerleri korku tüneli gibi.

Museu Picasso. Picasso Müzesi. İçeride fotoğraf yasak. 3000'den fazla eser bulunuyor. Güzel bir deneyim, mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim. 1957 yılında resmettiği "Las Meninas" serisini görme fırsatı yakalayabilirsiniz.

Montjuïc Tepesi/Şatosu. Teleferikle gidiliyor. Barselona'nın en yüksek tepesi. Teleferikle çıkarken manzara muhteşem, fotoğraflamaya değer.



Zoo de Barcelona. Oldukça geniş ve güzel bir hayvanat bahçesi. Zürafadan gergedana, elinizden ekmek yiyen tavuskuşlarına kadar geniş bir yelpaze sunuyor ziyaretçilerine. Giriş 17€. İçeride yiyecek (sosisli sandviç ve benzerleri) ve içecek (bira, meşrubat) bulunuyor.

Lafın kısası, Barselona gezmek, görmek ve eğlenmek için iyi bir seçim. 

Şimdiden iyi eğlenceler ve iyi tatiller...

21 Ocak 2012 Cumartesi

İlkler Güzeldir..

Blog oluşturmak fikri uzundur aklımdaydı ama bir türlü bu hevesimi gerçekleştiremiyordum. En nihayet eşimin de yardımıyla "venividivado" yani "geldimgördümgittim" olarak artık blog dünyasına adım atmış bulunuyorum.

Kendi hayatımda ve çevremde beni etkileyen, sevdiğim, yapmaktan hoşlandığım, keşfettiğim, takip ettiğim bir sürü şeyi burada yazıp paylaşmaya çalışacağım..

Yazacak çok şey var.. Acaba nerden başlasam:)